Döküman arama
Aradaığınız döküman adını yukarıya yazıp aranmasını sağlayabilirsiniz.

28 Aralık 2011 Çarşamba

Su toprak bitki örtüsü



Su toprak Bitki örtüsü





SU KAYNAKLARI

Su döngüsü: Dünyamızda yeniden su yaratılmaz. Gördüğünüz yağmur milyonlarca yıldır yağmaktadır. Su döngüsünde yer yüzeyindeki su tekrar ve tekrar kullanılmaktadır





Dünyadaki su kaynaklarını okyanuslar, denizler, göller ve yer altı suları oluşturur. Dünya'daki su hareket eder, biçim değiştirir, bitkiler, hayvanlar ve insanlar tarafından kullanılır, fakat gerçekte asla yok olmaz ve buna su döngüsü (hidroloji döngüsü)denir.





Dünya yüzeyinin %70 i su ile kaplıdır. Büyük çoğunluğu deniz ve okyanuslardadır. Pasifik Okyanusu nerdeyse yer yüzeyinin yarısı kaplar. Geri kalan suyun çok büyük çoğunluğu buzullarda, buz katmanlarında ve yer altındadır. Sadece %3 ü atmosferdedir.


Su havada 3 formda bulunur: 1. Gaz, su buharı; 2. Sıvı, su damlacıkları; 3. Katı, buz kristalleri






Dünyada sular alan ve kütle olarak fazla olmasına karşı insanın kullanabileceği tatlı su miktarı oldukça azdır. Yeryüzündeki su kaynaklarının % 97 denizlerin ve okyanusların tuzlu sularından oluşur. Su kaynaklarının % 3’i kadarı tatlıdır. Tatlı suların %68 den fazlası buzullar ve buzul dağlarında bulunur.%31,4 ü yeraltı sularında % 0,3 ü ise yüzey sularıdır. Yüzey sularının da %87 si göllerde, % 11’i ,% 2’si nehirlerde bulunmaktadır.









Ancak insanlar tarafından kullanılan sular kimyasal maddeler, fabrika atıkları, nükleer atıklar, tarım ilaçları, yapay gübreler vb. unsurlarla kirletilirler. Kirletilen bu sular yağışlarla yeraltı suyu ve içme sularına karışır. Doğal döngü içinde de yeterince temizlenemez ve canlılar için büyük bir tehlike oluşturmaktadır.


Sonuç olarak;


1- Yeryüzünde su kaynakları dengesiz bir şekilde dağılmıştır. Özellikle de tatlı su miktarı oldukça düşüktür.


2- Yeryüzünde en fazla suya sahip kaynak okyanuslardır.


3- Yeryüzünde en fazla tatlı suya sahip alanlar: Kuzey Amerika Özellikle Kanada, Orta ve Güney Amerika, Avrupa’nın kuzeyi ve yer yer batı kesimleri, Asya’nın kuzeyi özellikle Sibirya, Asya’nın güneyi ve güneyindeki ekvatoral yağışa sahip adalar ( Endonezya, Malezya, Filipinler vb.), Avustralya kıtaları tatlı suların en fazla olduğu sahalardır.


Dünyada bazı ülkeler su içerisinde yüzerken, bazı ülkeler ise susuzluktan dert yanıyor. Brezilya 8 trilyon 233 milyar metreküp toplam yenilenebilir su kaynağına sahipken, Gazze Şeridi 41 metreküple su fakiri ülkeler listesinde sonuncu sırada yer alıyor.


Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün verilerine göre, dünyada en fazla tatlı su kaynağının Brezilya’da olduğu belirlendi. Yağmur ormanlarına ve dünyanın en büyük debisine sahip Brezilya’yı 4 trilyon 507 milyar metreküp toplam yıllık yenilenebilir su kaynağı ile Rusya takip ediyor.


Türkiye ise 180 ülke içinde 214 milyar metreküplük toplam yıllık tatlı su kaynağıyla 41’inci, kişi başına düşen 2 bin 950 metreküp tatlı suyla da 106’ıncı sırada bulunuyor. Türkiye, toplam tatlı su kaynağı açısından Avrupa’da Rusya, Grönland ve Norveç’in ardından dördüncü sırada yer alıyor.


Doğal toplam su kaynağı yanında kişi başına düşen su miktarı daha da önem taşıyor.Dünyanın kişi başına düşen en az tatlı su kaynağına sahip ülkesi ise Kuveyt olarak belirlendi. Petrolü suyundan fazla olan bu ülkede kişi başına yıllık 8 metreküp su düşüyor. Toplam yıllık 20.8 milyon ton tatlı su kaynağı bulunan Kuveyt'in, yıllık petrol üretimi 130.1 milyon tonu, kişi başına petrol üretimi de 50 tonu aşıyor






KİŞİ BAŞINA KULLANILABİLİR TATLI SU POTANSİYELİ














Yeryüzünde en az tatlı suya sahip alanlar: Tatlı su kaynağı az olan yerler özellikle dönenceler çevrelerinde yer alan çöl alanlarıdır. Özellikle Kuzey Afrika( Büyük Sahra), Afrika’nın Doğu ve güney kısımları( Kenya, Güney Afrika ( Kalahari Çölü),Zimbabwe,) Asya’da Arabistan çöl bölgesi, Pakistan, Avrupa’da Polonya çevresi kişi başına tatlı miktarının en az olduğun yerlerdir.









Su fakiri diğer ülkeler ise 340 metreküple Umman, 320 metreküple Batı Şeria, 296 metreküple Barbados, 250 metreküple İsrail, 198 metreküple Yemen, 160 metreküple Ürdün, 157 metreküple Bahreyn, 139 metreküple Singapur, 130 metreküple Malta, 106 metreküple Libya, 96 metreküple Suudi Arabistan, 91 metreküple Maldivler, 86 metreküple Katar, 63 metreküple Bahamalar, 49 metreküple Birleşik Arap Emirlikleri, 41 metreküple Gazze Şeridi.








4-Yeryüzündeki tatlı su kaynakları giderek azalmaktadır. Gerek iklim şartlarında meydana gelen değişmeler, gerekse insanoğlunun doğal dengeyi bozması ve çölleşme, ayrıca her geçen gün artan aşırı nüfus ve artan tatlı su ihtiyacı, gerekse de çevre kirlenmesinin her geçen gün hızla artması tatlı suları azalmakta ve ihtiyacında sürekli artması tatlı su kaynaklarının tükenmekte olduğunu göstermektedir.


KONU İLE İLGİLİ ÖĞRETMEN TAVSİYELERİ:


Konu ile ilgili olarak su döngüsünün bilinmesi dünyadaki tatlı su dağılımında temel tatlı su kaynağımız olarak buz dağları ve buzulların olduğuna dikkat edilmesi gerekir.Sayfa 29 daki kitabınızdaki dünyadaki su dağılım şeklilerine dikkat etmek gerekir .Tatlı su olarak toplam dünyada yüzde üçlük oran sanırım bizim için suyun ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkarır.Yine bu yüzde üçlük oran içerisinde ilk sırayı yüzde 68 ile buzullar alır.






Sayfa 29 da verilen dünyada kişi başına düşen su miktarında bazı noktalar çok fazla yağış almaması ve su kaynaklarına sahip olmamasına rağmen kullanılan su miktarı yüksek çıkmıştır burada dikkat edilmesi gereken nokta buradaki nüfus miktarlarının az olmasıdır.Az olduğu için su kaynakları az olmasına rağmen kişi başına kullanılan miktar çok çıkarak sanki o bölgede tatlı su kaynaklarının bol olmasına işaret eder bu kısmen yanlış sonuçlar doğurabilir.Örnek olarak Avusturalya kıtası iç kesimleri çöl özellik göstermesine rağmen kişi başına düşen tatlı su miktarının yüksek çıkması kıtada nüfusun az olmasıyla bağlantılıdır.






YER ÜSTÜ SULARI


DENİZLER VE OKYANUSLAR


Denizler ve okyanuslar dünya su potansiyelinde en yüksek orana sahiptirler.Dünyanın büyük bir kısmı okyanus ve denizlerle kaplıdır.Ancak bu sular tuzlu oldukları için insan ihtiyaçlarını tam olarak karşılamaz daha çok çeşitli canlılar için bir yaşam alanıdır ve korunması tüm insanlık için son derece önemlidir.





Konu ile ilgili olrak deniz ve okyanus sularında ekvatordan kutuplara gidildikçe tuzluluk oranının azalması önemli bir bilgidir ve sebebi enlemdir.Sıcaklık azaldıkça denizlerdeki tuzluluk azalır.Buharlaşmanın fazla olduğu denizlerde tuzlulukta artar.En tuzlu deniz Kızıldeniz dir.





Sayfa 30 daki verilen şekiller daha çok harita bilginizi geliştirmeye yönelik bir çalışmadır ve son derece faydalıdır.Sizler bu çalışma sonucunda karalar okyanuslar arasındaki bağlantıyı öğrenmiş olursunuz.






GÖLLER ve ÖZELLİKLERİ


Karalar üzerindeki çukur alanlarda birikmiş ve denizle bağlantısı olmayan durgun su kütlelerine göl denir. Bir gölün oluşabilmesi için öncelikle bir çanağa ihtiyaç vardır.Göller yeryüzündeki tatlı suların % 87’sini oluştururken, göllerin karalar üzerinde kapladığı alan % 2’dir.







Göllerden faydalanma:


1-Tarım alanlarını sulamada,


2-İçme ve kullanma suyu sağlamada,


3-Taşımacılıkta,


4-Elektrik üretimi,


5-Su ürünleri yetiştirme,



6-Tuz ve soda üretimi,


7-Turizm açısından önemlidirler.






GÖLLERİN ÖZELLİKLERİ:


Gölün Büyüklüğü: Dünya üzerindeki göllerin büyüklükleri değişkendir. Hazar Gölü Dünya’nın en büyük gölüdür. ( 424.000 km kare)


Gölün Beslenmesi: Göller, yağış suları, akarsular ve kaynaklar tarafından beslenir. Göllerin su seviyeleri beslenmeye bağlı olarak değişir. Bazı göller fazla sularını bir akarsu ile denize boşaltır. Bu akarsulara göl ayağı ya da gideğen denir. Göle su taşıyan akarsulara ise geleğen denir. Örneğin Manyas ve Ulubat göllerli bir akarsu ile sularını Marmara Denizi’ne boşaltır.


Gölün Derinliği: Tektonik ve krater göllerinin derinlikleri genellikle fazladır. Dünya’nın en derin gölü tektonik bir göl olan Baykal Gölü’dür. Göl Suyunun Tuzluluğu: Göl sularının içinde çözünmüş halde madensel tuzlar bulunmaktadır. Buharlaşma nedeniyle göl suyunun tuz yoğunluğu artar. Özellikle kapalı havzalarda yüzeyden akış olmadığı için göl suları tuzludur. Örneğin ülkemizdeki Burdur Gölü ve Tuz Gölü’nün suları tuzludur





Göllerin Sularının Özelliğinde (acı, tuzlu, tatlı olmasında) Etkili Faktörler:





1. Gölün büyüklüğü ve derinliği:Büyüklük ve derinlik arttıkça tuzluluk azalır.


2. Gölün gideğeninin olup olmaması: Göl sularını bir gideğen ile boşaltabiliyorsa suları tatlı olur.


3. İklim: Nemli iklim bölgelerinde göllerin tuzluluğu daha azdır. Genelde tatlı suludurlar.


4. Göl çanağını oluşturan kayaların özelliği


Dünya üzerindeki en büyük göl 424.000 km² yüz ölçümü ile Hazar Gölü’dür.


Dünya’nın en derin gölü ise 1.740 m derinliğindeki tektonik bir göl olan BaykalGölü’dür.


Göller yer altı ve yer üstü suları ile yağışlar tarafından beslenmektedir. Göllerin suları tatlı, tuzlu, acı ve sodalı olabilir. Göl sularının kimyasal özellikleri, gölü besleyenakarsuların kimyasal özelliğine, iklim özelliklerine ve göl çanağını oluşturankayaçların özelliklerine göre farklılık gösterir.






Özellikle dışa akışı olmayan kapalı havzalardaki göllerin suları içinde eriyik haldemadensel tuzlar bulunmaktadır. Buharlaşmanın şiddeti göl suyunun tuz yoğunluğunubelirler. Tuz Gölü’nün suları tuzlu, Van Gölü’nün suları ise sodalıdır. Açık havzalariçerisindeki göller ise fazla sularını gideğenler vasıtası ile boşalttığı için suları tatlıdır.






Göller, yağışlar, akarsular ve kaynaklar tarafından beslenir. Göllerin su seviyeleribeslenmeye bağlı olarak değişir. Bazı göller fazla sularını bir akarsu ile deniz boşaltır.


Bu akarsulara göl ayağı veya gideğen denir. Gölün beslenmesine ve havzadakiiklim koşullarına bağlı oluşan seviye farkı nedeniyle su seviyesinde değişiklik olur.






OLUŞUMLARINA GÖRE GÖL ÇEŞİTLERİ





A. DOĞAL GÖLLER


Yeryüzünde iç ve dış kuvvetlerin etkisiyle meydana gelen çukurluklarda biriken sukütlelerine doğal göl denir.


Doğal gölleri beş guruba ayırabiliriz.





1. Tektonik Göller: Dağ oluşum hareketleri sırasında kırılarak çöken çanakların sular


tarafından işgal edilmesiyle oluşmuş göllerdir. Yeryüzündeki büyük göllerinneredeyse tamamı tektonik kökenlidir. Asya’daki Hazar, Baykal, Aral ve Balkaş;Afrika’nın doğusundaki Viktorya, Rudolf ve Tanganika; Kuzey Amerika’da ABD ile Kanada arasındaki büyük göller yeryüzündeki başlıca tektonik göllerdir. En fazla Doğu Afrika’da görülür.



TUZ GÖLÜ ULUBAT GÖLÜ HAZAR GÖLÜ
Marmara Bölgesi’nde; Sapanca, İznik, Ulubat ve Manyas gölleri, Ege Bölgesi’nde;Simav Gölü, Göller Yöresi’nde; Beyşehir, Eğirdir, Acıgöl, Burdur, Ilgın (Çavuşçu), Akşehir, Eber, Suğla ve Kovada gölleri, İç Anadolu Bölgesi’nde; Tuz, Seyfe ve Tuzla gölleri, Doğu Anadolu Bölgesi’nde Hazar, Hozapin ve Van gölleri.








2. Karstik Göller: Karstlaşma sonucu oluşan obruk ve polye gibi erime çukurlarında suların birikmesiyle oluşur. Karstik göller alan ve derinlik bakımından genellikle küçük göllerdir.





KESTEL GÖLÜ AVLAN GÖLÜ SALDA GÖLÜ


Karstik göller, ülkemizde en fazla AKDENİZ BÖLGESİ Toros Dağları’nın batı kesiminde bulunur. Buralarda yer alan Kızılören obruk gölü, Kestel, Avlan, Yarışlı ve Salda gölleri tipik birer karstik göldür. Bu göllerimiz sadece, kireçtaşlarının çözülmesiyle oluşan çanaklar üzerinde meydana gelmişlerdir.


Bununla birlikte, bu alandaki bazı göllerimizin ise oluşumu, tektonik çanaklarda başlamış, karstik olaylarla devam etmiştir. Bu göllerimizin başlıcaları, Beyşehir, Eğirdir, Burdur, Acıgöl, Kovada ve Suğla gölleridir.


3. Buzul Gölleri: Buzul aşındırması ile oluşan çanaklarda (sirk), suların birikmesiyle oluşan göllerdir. İskandinavya ve Kanada’da Norveç ,Finlandiya ile yüksek dağlık alanlarda buzul göllerine sıklıkla rastlanılır.


Yurdumuza bazı yüksek dağların üst kısmında görülür (Cilo, Sat, Ağrı, Tendürek, Süphan, Kaçkar, Uludağ, Erciyes, Bolkar, Aladağlar,Bey dağları gibi). Dünya üzerinde en fazla Kuzeybatı Avrupa’da görülür. Ayrıca Kanada’nın güneyi ile A.B.D’nin kuzeyindeki göller buna örnektir.


4. Volkanik Göller: Volkanik faaliyetlerle oluşmuş çanaklarda suların birikmesiyleoluşur. Krater gölü, kaldera gölü ya da maar gölü gibi çeşitleri vardır.
MEKE TUZLASI NEMRUT GÖLÜdağların ağızlarındaki çukurluklarda suların birikmesi ile krater gölleri oluşur.Kraterlerin patlama ya da çökme ile genişlemesiyle oluşan çukurluklarda sularınbirikmesi ile kaldera gölleri meydana gelir. Volkanik patlama sonucunda oluşançanaklar içerisinde suların birikmesiyle maar gölleri meydana gelir.


Volkanik


Başlıca volkanik göllerimiz, Meke Gölü, Acıgöl, Nemrut ve Gölcük gölleri ile Süphan Dağı’nın yan kraterlerinden birinde bulunan Aygır Gölü’dür.


5. Set Gölleri: Çöküntü çukurlarının, vadilerin ya da koyların önünün bir setlekapatılması sonucu oluşan göllerdir.





Set gölü çeşitleri


a. Volkanik Set (Lav Seti) Gölü: Volkanik olaylar sırasında çıkan lavların birçukurluğun önünü kapatmasıyla oluşan göllerdir.


Ülkemizde Van, Erçek, Nazik, Çıldır, Haçlı ve Balık gölleri ülkemizdeki volkanik set gölleridir.




VAN GÖLÜ ÇILDIR GÖLÜ ERÇEK GÖLÜ

b. Heyelan Set Gölü:Heyelanlar sonucu yamaçlardan gelen kütlelerin, vadi önlerini kapamasıyla oluşan göllerdir.


ÜlkemizdeTortum, Sera, Abant, Zinav ve Sülük gölleri ile Yedigöller bu tür göllerdendir.




TORTUM GÖLÜ SERA GÖLÜ ABANT GÖLÜ

c. Alüvyal Set Gölü: Akarsuların yan kollarının taşıdıkları alüvyonlarla anaakarsuyun önünü kapatması ile oluşan göllerdir.


Ülkemizde, Marmara, Çamiçi (Bafa), Köyceğiz, Mogan ve Eymir Gölleri ile Uzungöl bu tür göllerdendir.




BAFA GÖLÜ MOGAN GÖLÜ UZUNGÖL
d. Kıyı Set Gölü: Deniz akıntılarının oluşturduğu kıyı kordonlarının koyların önünü kapatmasıyla oluşan sığ göllerdir. Bu göllere lagün adı da verilir.


Ülkemizde, Büyük ve Küçük Çekmece gölleri, Durusu (Terkos) gölü, Çukurova deltasındaki Akyatan gölü kıyı set gölleridir.




BÜYÜK ÇEKMECE DURUSU(Terkos) AKYATAN GÖLÜ

e. Moren Set Gölü: Buzullardan çıkan suların önünün moren setleri ile kapatılması sonucu oluşan göllerdir. En fazla K.Batı Avrupa’da görülür.






B. YAPAY GÖLLER: Elektrik enerjisi elde etmek, sulama ve içme suyu temin etmek veya su baskınlarını önlemek amacıyla vadi önlerinin insanlar tarafından çeşitlisetlerle kapatılması sonucu oluşan yapay göllerdir.


Barajlardan yararlanma yolları:


1-İçme ve kullanma suyu sağlama,


2-Elektrik enerjisi üretmek,


3-Tarım alanlarını sulamak,


4.Su taşkınlarını önlemek.


KONU İLE İLGİLİ TAVSİYELER:


Konu ile ilgili en çok tercih edilen soru göllerin sularının özelliklerinin belirlenmesinde etkili olan faktörler.Farklı göller verilerek bu göllerden birinin sularının tatlı olduğu belirtilir bunun nedeni sorulur cevabı gideğeninin olmasıdır.Yine konu ile ilgili olarak gölelr verilerek oluşum şekilleri sorulabilir.Dünyada oluşum olarak göllerin çoğunluğu tektonik göllerdir bilgisi önemlidir.Yine Akdeniz bölgesindeki karstik göller ile set gölleri (Tortum sera Abant yedi göller bafa )gibi göller şıklarda tercih edilir.

Dünyada önemli göller ve denizler harita çalışması için TIKLAYINIZ



YER ALTI SULARI VE KAYNAKLAR


Yağışlarla yeryüzüne inen suların bir kısmı akışa geçer, bir kısmı buharlaşır, bir kısmı bitkiler tarafından tutulur ve bir kısmı ise toprağa sızar. Yeraltı sularının oluşabilmesi için yüzeysel suların yeraltına sızması gerekir. Yeraltına sızan sular geçirimsiz bir tabaka üzerinde birikir ve yeraltı sularını oluşturur. Yer altı suyu taşıyan tabakalaraakifer adı verilmektedir. Yeraltı sularının kendiliğinden yeryüzüne çıktığı yerlere ise kaynak ismi verilir.



Yeraltı suyunun miktarını ve beslenmesini, yağış miktarı, yüzeyin eğimi, bitki örtüsü ve taşların geçirimlilik özelliği belirler.Suların yeraltına sızmasını etkileyen faktörler:


1.Arazinin geçirimlilik derecesi,


2.Yağış miktarı,


3.Yağışın şekli,


4.Sıcaklık ve buharlaşma,


5.Arazinin eğimi,


6.Bitki örtüsü.


Yağmur ve kar sularını yeraltına kolay sızdıran taşlara geçirimli taşlar denir. Geçirimli taşların başlıcaları, kumtaşı, çakıl taşı, kalker ve bazalttır. Geçirimli taşlarda oluşan tabakalardan geçerek dibe sızan sular geçirimsiz taşlardan oluşan tabaka üzerinde birikir. Geçirimsiz taşların başlıcaları, kil, şist, marn, granittir.






Özellikle arazinin geçirim derecesi etili olmaktadır. Geçirimsiz arazilerde sular yeraltına fazla sızamamakta, geçirimli ve kayaların gözenekli bir yapıda olduğu arazilerde sızma fazla olmaktadır. Özellikle yağışın çok ve arazinin geçirgen ve gözenekli olduğu yerler yer altı sularının çok olduğu alanlardır.


Yeraltı sularını besleyen kaynaklar:


1-Yağışlar,


2-Akarsular ve göller,


3-Eriyen kar ve buz sularıdır.



Yeraltı suları kayaların çatlaklarından veya tabakaların yamaç, vadi, faylar tarafından kesildiği yerlerden, ya da çeşitli şekillerde insanların açtığı kuyulardan yeryüzüne çıkar. Yeraltı sularının kendiliğinden yüzeye çıktığı yerlere de “kaynak” ( Göze, eşme, memba, pınar) denir.






Kaynak sularının kalitesi, suyun geldiği yerdeki kayanın kimyasal özelliğine bağlıdır. Silisli kayalardan çıkan kaynak suları, çözünmüş kireç içermediği için içme suyu olarak kullanılmaya uygundur. (Örneğin Uludağ, İzmir, Tokat, Niksar olduğu gibi). Kireçli arazilerden çıkan kaynak suları kireçli, jipsli arazilerden çıkan kaynak suları acı olduğu için içme suyu olarak kullanılmaya elverişli değildir.


Yeraltı sularının önemi:


1- İçme ve kullanma suyu temininde,


2- Yarı kurak ülkemizde yaz kuraklığında tarım alanlarının sulanması,


3- Sağlık ve turizm açısından önemli yeri vardır.


4- Kültür balıkçılığı ve son yıllarda paketlenip ihracatta önemli yer tutar.






KAYNAK ÇEŞİTLERİ ve ÖZELLİKLERİYamaç (Vadi) Kaynağı


Yeraltına sızan suların bulunduğu tabakanın birvadi tarafından kesilmesi ile oluşan kaynaktır. Genellikle vadi yamaçlarında görülür.


















Karstik Kaynak (Voklüz)


Karstik sahalarda kalker tabakaları arasındaki boşlukları doldurmuş olan yer altı sularının yüzeye çıktığı kaynaktır. Bol miktarda kireç içeren bu kaynakların suları genellikle sürekli değildir. Yağışlarla beslendikleri için karstik kaynakların suları soğuktur.





Şekillerin büyük hali için üstüne tıklayınız.

Fay Kaynağı


Geçirimli tabakalarda toplanan yeraltı sularının kırık hattını takip ederek yeryüzüne ulaşmasıyla oluşan kaynaklara fay kaynağı denir. Fay kaynaklarını suları genellikle sıcak olduğu için kaplıca ve ılıca adını alır.
















Resimler kaynak: www.kayiben.blogspot.com

Yerkabuğunun derinliklerinden geldiği için suları sıcak olan kaynaklara kaplıca ve ılıca denir.Bu kaynakların suları 36° den (insan bedeninin sıcaklığından) düşükse ılıca yüksekse kaplıcadır.Bu sular geçtikleri taş ve tabakalardaki çeşitli mineralleri eriterek bünyelerine aldıkları için mineral bakımından zengindir.






Gayzer


Volkanik bölgelerde basınç altında ısınan yeraltındaki suyun, belirli aralıklarla fışkırması ile oluşan kaynaklardır.Yeni Zelanda ve İzlanda'da yaygındır.

Artezyen Kaynağı


İki geçirimsiz tabaka arasında sıkışmış olan yeraltı sularının üstteki tabakanın delinmesine bağlı olarak fışkırarak yeryüzüne çıkan basınçlı yeraltı sularının oluşturduğu kaynaklardır. www.harunyahya.org/.../res/artezyen.jpg


Konu ile ilgili tavsiyeler


Genel olarak şekilleri verilerek hangi tür kaynak oldukalrı sorulabilir.Yine kaynak sularının özellikleri sorulabilir.Karstik kaynaklar kireç bakımından zengindir bilgisi önemlidir.Artezyen basınçlı bir kaynak çeşididir.Gayzer de ise sıcak buhar ve su şeklinde püskürür.






Yer altı suları bol yağış alan geçirimli arazilere sahip alanlarda yaygındır.

















AKARSULAR ve ÖZELLİKLERİ


Kaynak suları, yağışlar, kar ya da buz erimeleri ile oluşan ve bir yatak boyunca akansulara akarsu denir. Akarsular küçükten büyüğe doğru dere, çay, öz, ırmak ve nehirşeklinde sıralanır. Bir akarsuyun doğduğu yere akarsu kaynağı, döküldüğü yereakarsu ağzı denir.



Resim Kaynak: www.cografyatutkudur.com Akarsuyun akımının yıl içerisinde gösterdiği değişmelere rejim denir. Bir akarsuyun rejimini belirleyen en önemli faktör havzasındaki yağış rejimidir.1-Rejimlerine Göre Akarsular


Türkiye akarsu haritası için tıklayınızAkarsuyun rejimi ikiye ayrılır;


Düzenli Rejim: Yıl içerisinde su seviyesinde fazla değişme olmayan akarsuların rejim tipidir. Ekvatoral bölgedeki Amazon ve Kongo nehirleri ile Batı Avrupa’daki nehirler düzenli rejime sahiptirler.

AMAZON KONGO

Düzenli ve düzensiz rejim grafikleri

Düzensiz rejim:Akımı aylara ve mevsimlere göre büyük değişmeler gösteren akarsuların rejim tipidir.Orta enlemler karaların iç kısımlarındaki nehirlerden İndus, Ganj ve Sarıırmak düzensiz rejime sahiptirler.

İNDUS GANJAkarsuyun rejimini etkileyen faktörler;


•Yağış rejimi ve şekli


•Havzanın genişliği


•Buharlaşma şartları


•Barajlar ve bitki örtüsü






2. Beslenme Kaynaklarına Göre Akarsular: Akarsular yağmur, kar ve buz, kaynak ve göl suları ile beslenirler. Havzası geniş olan akarsular bu kaynakların bir kaçı ile birden beslendiği için karma rejimli akarsular olarak adlandırılırlar.
a) Yağmur Suları İle Beslenen Akarsular: Akdeniz ikliminin görüldüğü yerlerde, akarsularda yazın seviye düşmesi,kışında seviye yükselmesi görülür.Karstik kaynaklarla beslenen akarsularda, seviye düşmesi fazla olmaz. Akdeniz akarsu rejimi, barajın olmadığı akarsu veya kolunda görülür. Örnek: Baraj olan Seyhan-Ceyhan-Gediz-Manavgat gibi akarsular doğal özelliğini kaybetmiştir.
b) Kar ve Buz Suları İle Beslenenler: Bu rejim, yağışın büyük bölümünün kar şeklinde düştüğü yüksek dağlardan kaynağını alan akarsularda görülür. Örnek: D. Karadeniz ve D. Anadolu akarsuları. Bu tip akarsularda, akım seviyesi Mart- Ağustos arasında yükselir, kışın düşer.


c) Kaynak sularıyla beslenenler: Örnek: Manavgat ve Köprücay’dır.





d) Gölden çıkan akarsular:


v Beyşehir gölünden çıkan ve Konya arazisini sulayan Çarşamba suyu


v Eğirdir gölünden çıkan Kovada çayı.


v Manyas gölüne ulaşıp, tekrar gölden çıkan Koçaçay


v Ulubat gölünü ulaşıp tekrar gölden çıkan Kemalpaşa- Orhaneli


v Erzurum ovasının doğu ve güneyindeki bataklık ve göllerden çıkan Karasu


v Çıldır gölünden çıkan Arpaçay


e) Karma rejimli akarsular: Ülkemizdeki büyük akarsulardan Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya, Fırat ve Dicle önemli karma rejimli akarsulardandır.bu tür akarsular, farklı iklim bölgelerinden beslenir.


3. Döküldüğü Yere Göre Akarsular: Kollarıyla birlikte bir akarsuyun sularını topladığı sahaya havza denir.


Akarsu havzaları ikiye ayrılır:





a. Kapalı Havza: Sularını denize ulaştıramayan akarsuların havzalarına kapalı havza denir. Kapalı havzaların oluşmasındaki temel etken yer şekilleridir. Sıcaklık ve nem koşulları da kapalı havzaların oluşmasında etkilidir.


a) İç Anadolu Kapalı Havzaları:


1-Afyon, Akarcay havzası: Güneyde sultan dağları, Kuzeyde Emir dağları, kütlesi arasında çökme sonucu oluşmuş içinde Karamuk, Akşehir ve Eber göllerinin bulunduğu havzadır. Eber gölünün suları Akşehir’e dökülür. Akşehir’in suyu tuzlu, Eber’in suyu tatlıdır. Karamuk gölünün suları, bir düden vasıtasıyla Eğirdir gölüne dökülür.


2-Konya kapalı Havzası: Güneyde Toros dağları, kuzeyde Obruk platosu ile çevrilidir. Bu havzada Beyşehir gölünden gelen Çarşamba suyu dökülür. Bu havzaya dökülen akarsular, tuzlu bataklıkları besler.






3-Tuzgölü havzası:


Tuzgölü çevresi, çökme sunucu oluşmuştur. Havzanın çevresindeki yüksek sahalardan gelen kısa boylu akarsular. Tuz gölüne dökülür.

b) Göller Yöresi Kapalı Havzaları:




1-Burdur gölü havzası: Çevreden gelen bir çok geçici akarsu ile, Tefenni ovasından gelen Eren çayı dökülür.




2-Acıgöl Havzası:Doğudaki Söğüt dağlarından kaynağını alan geçici akarsular dökülür.




Not: Göller yöresinde ayrıca Salda, Yarışlı, Burak ve Kestel gölleri kapalı havza özelliği taşır.




c) Van kapalı havzası:




Van gölünün güneyinde Bitlis, kuzeyinde ise volkanik dağlar uzanır.Van gölü, Nemrut dağından çıkan lavlar sonucu oluşmuştur. Van gölünün suyu sodalıdır.




Türkiyenin akarsu havzaları harita çalışması için tıklayınız


NOT: Aras ve Kura ırmakları da kapalı havza özelliği gösterir.Çünkü Hazar Denizine dökülürler ve Hazar denizi bir göldür.






b. Açık Havza: Sularını denize ulaştırabilen akarsuların havzasına açık havza denir.


KONU İLE İLGİLİ TAVSİYELER:


Konu ile ilgili olarak akarsu rejimini etkileyen faktörler soru olarak karşımıza çıkabilir.Yada Türkiye yada dünya üzerinde akarsuların rejim karşılaştırmaları sorulabilir.Öncelikle rejim konusunda şu bilinmelidir yıl içerisinde su miktarı çok fazla azalmıyor yada artmıyorsa düzenli rejim yıl içerisinde değişik dönemlerde azalma ve artma gösteriyorsa bu bir seferlikte olsa rejim düzensiz olur.Yine Türkiye için Karadeniz özellikle doğu Karadeniz akarsuları için düzenli rejim yorumu yapılır.Yine buna ilaveten Akdeniz bölgesinde Manavgat düzenli rejim olarak nitelendirilebilir.Yıl içerisinde suyun azalmaması temelde iki nedene dayanır yağış rejimi ve beslenme kaynaklarının bolluğu.Yukarıda verdiğim akarsulardan doğu Karadenizde düzenli olması daha çok yağış rejimi ile Manavgat ise kaynak sularıyla beslendiği için yıl içerisinde kurak dönemlerde dahi çok fazla su kaybına uğramaz.Son olarak dünya üzerinde akarsuları yorumlar iken iklim özelliklerine dikkat edilmelidir.Yağış rejimi düzenli olan Ekvatoral ve Okyanusal iklimin etkili olduğu alanlardaki akarsular için düzenli yorumu yapılabilir Amazon,Kongo Batı Avrupa akarsuları gibi.Bunun dışında savan,muson,çöl,karasal,iklimlerde belirli dönemlerde ciddi su azalış ve artışları olur bu nedenle düzensizdir.



Dünyada önemli akarsular harita çalışması için tıklayınız











TOPRAK OLUŞUMU ÇEŞİTLERİ VE ÖZELLİKLERİ






TOPRAK:


Yer kabuğunu oluşturan çeşitli kaya ve minerallerin fiziksel ve kimyasal yoldan ayrışmasıyla meydana gelen, içinde son derece zengin flora, hayvan varlığı barındıran ve inorganik maddeler ile hava, su bulunduran; bitkilere durak vazifesi gören ve bitkileri besleyen Dünyada karaların yüzeyini ince bir tabaka olarak örten canlı bir örtüdür.


Toprak tabakası, yerkabuğu üzerinde bulunur. Kalınlığı birkaç cm den, 2 - 3 m ye kadar olabilir.





Oluşumunu tamamlayan bir toprak kesitinde;


Ana kaya,


Ayrışmış kaya,


Ham toprak,


Olgun toprak,


katları bulunmaktadır.






Bu katlara horizon adı da verilir. Horizonlar harflerle isimlendirilir.









Resmin büyük hali içi www.bisohbet.com/form/ocak-konu-74851.0-topra...
Toprağın en üst katı olan A Horizonu, bitkisel artıkların ayrışması ile oluşmuştur ve organik madde bakımından zengindir. Genellikle koyu renklidir. Bitkiler bu tabakada tutunur ve yetişip gelişir. B horizonu, toprağın üst katından taşınan, kireçler, killer ve minerallerin biriktiği ham toprak tabakasıdır. C horizonu ana kayanın özelliğini taşıyan ayrışma katıdır. D horizonu ise, toprağın ana özelliğini belirleyen ana kayanın bulunduğu kattır.






Bitki artıklarının toprakta birikmesiyle oluşan, koyu renkli organik maddeyehumus denir. Humus, kayaların ufalanması veya ayrışmasında etkili değildir. Toprağa verimlilik kazandıran bir maddedir.


KAYALARIN PARÇALANMASI


Kayalar ve taşlar, dış olayların etkisi altında zamanla değişikliğe uğrayarak paslanmış, çürümüş gibi bir görünüm alır. Zamanla taşı oluşturan mineraller arasındaki bağ gevşer ve taş parçalara ayrılır, ufalanır. İşte, kayaların ve taşların uğradıkları bu değişikliklere çözülme denir.






Kayaların yapısal değişikliğe uğraması iki şekilde gerçekleşir.






1- Fiziksel (Mekanik) Çözülme


Kayaların, kimyasal yapıları değişmeden, yalnızca fiziki yapılarında görülen parçalanma, ufalanma ve ayrışma olayıdır.Fiziksel çözülme, daha çok aşırı sıcaklık farkı görülen yerlerde, kayaların gündüzleri aşırı sıcaktan genişlemesi, geceleri de aşırı soğuktan dolayı büzülmesi sonucu gerçekleşir.


Fiziksel çözülme, çöl, karasal, step, tundra gibi, aşırı sıcaklık farkı görülen iklimlerin etkili olduğu yerlerde daha kolay meydana gelir.


Çöl Toprakları Tundra Toprakları

a) Sıcaklık farkları nedeniyle(Güneşlenme yolu ile fiziksel çözülme): Gece ile gündüz, yaz ile kış arasındaki sıcaklık farklarının fazla olduğu yarı kurak ve kurak bölgelerde görülür. Gündüz, güneşlenme ve ısınmanın etkisiyle taşları oluşturan minerallerin etkisiyle taşları oluşturan minerallerin hacimleri genişler. Gece, sıcaklık farklarının fazla olduğu yarı kurak ve kurak bölgelerde görülür. Gündüz, güneşlenme ve ısınmanın etkisiyle taşları oluşturan minerallerin hacimleri genişler. Gece, sıcaklık düşünce minerallerin hacimleri yeniden küçülür. Bu hacim değişikliği taşların parçalanmasına neden olur.






b)Buz çatlatması yolu ile fiziksel çözülme: Sıcaklığın çok zaman donma noktasına yakın olduğu ve yağışın yeter derecede olduğu yüksek dağlar ve yüksek enlemlerde görülen çözülme şeklidir. Yağışlardan sonra taşların delik, çatlak ve ince yarıklarına sular dolar. Sıcaklık donma noktasına kadar düşünce, taşın içine sızmış olan sular donar. Donan suyun hacmi genişlediği için basınç etkisiyle taşlar parçalanır ve çözülür.






c) Tuz çatlaması yolu ile fiziksel çözülme: Taşların tuzlu suları emmiş bulunduğu ve buharlaşmanın çok fazla olduğu çöl bölgelerinde görülür. Kurak bölgelerde buharlaşma ile kılcal taş çatlaklarından yeryüzüne yükselen tuzlu sular, yüzeye yaklaştıkça suyunu yitirir. Çatlakların kenarında tuz billurlaşması olur. Gece nemli geçerse, suyunu yitiren tuz billurları yeniden su alır ve hacmi genişler. Basınç etkisiyle taşlar parçalanır ve çözülür.






Kaya çatlaklarındaki bitkilerin, köklerini daha derinlere salması sonucunda kayalar parçalanır ve ufalanır. Bu tür çözülme, fiziksel çözülmeyi artırıcı etki yapar. Ayrıca bitki köklerinden salgılanan özsular taşlarda kimyasal çözülmeye neden olur.





Resmin büyük hali için http://img215.imageshack.us/img215/8800/65548102wr9.jpg

2- Kimyasal çözülme


Kayaları oluşturan unsurların eriyerek, kimyasal bileşimlerinin değişmesi sonucundaki parçalanma, ufalanma ve ayrışma olayıdır.

Ekvatoral Topraklar Muson Topraklar
Kimyasal çözülme, daha çok, sıcaklık farkının az olduğu sıcak ve nemli iklim bölgelerinde görülür. Ekvatoral, Muson, Okyanus ve Akdeniz iklimlerinin etkili olduğu yerlerde daha kolay meydana gelir.






TOPRAK OLUŞUMUNU ETKİLEYEN FAKTÖRLER






1.İklim:


Toprak oluşumunda en etkili faktördür. Çünkü fiziksel ve kimyasal ayrışma olayları, bitkilerin yetişmesi, toprağın yıkanması, topraktaki organik maddelerin parçalanması, topraktaki organizma faaliyetleri iklime bağlıdır. Toprak oluşumunda etkili olan iklim elemanları sıcaklık ve yağıştır. Günlük sıcaklık farkları, yağışın az veya çok olması ufalanmayı ve ayrışmayı etkiler.


Yağış toprakta yıkanmayı ve bitki örtüsünün yetişmesini sağlar. Yağışlı bölgelerde toprağın üst kısmındaki maddelerin alt katmanlara taşınması olayına yıkanma denir. Yağışları az olduğu yerlerde yıkanma azdır. Toprakta madensel tuzlar, kireç çoktur. Çöllerde toprak ince, iri, köşeli parçalardan oluşur. Nemli ve sıcak bölgelerde ise toprak daha kalın, daha iyi yıkanmış ve daha ince malzemelerden oluşur ve ayrıca oksitlenerek kırmızı renk almıştır. Aşırı yağışlar humusu da yıkadığı için bu alanlarda topraklar humusça fakirdir.


Kurak bölgelerde bitkiler cılız, tropikal çöl bölgeleri bitki örtüsünden mahrum oldukları için geçek anlamda toprak örtüsünden mahrumdur. Olan topraklarda humus bakımından fakirdir.


Sıcaklık ise, topraktaki organik maddenin ayrışması ve kimyasal çözülme olaylarını etkiler. Sıcaklık farkları fazla olan yerlerde fiziksel çözülme, yağışın çok olduğu yerlerde kimyasal çözülme fazladır. Özelliklede sıcak nemli bölgeler toprak oluşumuna en uygun alanlardır.


Soğuk bölgelerde toprağa dökülen bitki kalıntıları ayrışamamakta ve organik maddeler toprağın üstünü keçe gibi kaplamaktadır. Toprakta mineral kat ile organik birbirinden ayrılmaktadır.


Rüzgârlar, kurak bölgelerde eski göl depolarını savurmakta ve kumulları oluşturup sürekli taşıyarak toprak oluşumu engellemektedir.






2.Bitki örtüsü: Bitkiler ufalan kayaları üzerine yerleşerek kökleri ile ayrışmayı hızlandırarak toprak oluşumu önemli bir katkı yapar. Ayrıca üzerine yerleşen bitki kalıntıları toprağa karışarak organik madde sağlar.






Organik madde ayrışıp toprağa karışması ile 50 kadar mineral toprağa karışır. Organik maddeler, toprağın iyi ürün verebilmesi için çok gerekli ve yararlıdır. Toprakta organik madde ne kadar çoksa, bitkiler de o kadar çabuk büyür ve gelişir. Çünkü organik madde, bitkilere gerekli olan besin maddelerini verir.






Kökleri ve organik asitler sayesinde ayrışma sürecini hızlandırır, toprakta organik madde oluşumunu sağlar, humus bakımından zenginleşme imkânı verir, toprakların zemine tutunmasını sağlayarak erozyona uğramasını engeller.






Bitki artıklarının toprakta birikmesiyle oluşan, koyu renkli organik maddeyehumus denir. Humus toprak canlıları tarafından toprağa karıştırılır.

Humus
Humus, toprağın korunmasına, üretkenliğine ve sağlıklı kalmasına hizmet eder. Toprağa verimlilik kazandıran bir maddedir.










3.Yer şekilleri:


Toprak oluşumunda yükselti, eğim, bakı, geçirimlilik durumu etkili olur. Toprağın bulunduğu yerde oluşup katmanlaşmasını tamamlayabilmesi için arazinin düz veya hafif engebeli olması ve geçirimli bir yapıda olması gerekir. Dağ yamaçları boyunca yükselti, eğim ve bakı şartları sürekli değişmektedir. Bunlara bağlı olarak ta yağış, sıcaklık ve diğer iklim şartları, bitki örtüleri, organik madde miktarı, erozyon riski, ayrışma miktarları değişmektedir.






Eğim arttıkça erozyon ve ayrışmış maddeler daha kolay taşınır. Buralarda bitkilerde iyi tutunamaz. Böyle yerlerde toprak normal profile ulaşamaz. Sığ ve kalınlığı fazla olmayan topraklar bulunur. Eğimli sahalarda özellikle bitki örtüsü yok edilen sahalarda çözülen maddeler taşındığı için toprak oluşumu hep başlangıç aşamasında kalmaktadır. Bu alanlarda materyalin etkisinde olan intrazonal topraklar oluşur. ( A- B horizonlu)






Yükselti arttıkça sıcaklık azalır, yağış artar ayrıca daha yükseklerde don olayı başlar ve ayrışma oluşmaz. Bu yüzden yükselti neticesinde yukarı doğru farklı karakterlerde topraklar oluşur. Yükseltinin çok olduğu sahalarda don olayları nedeniyle topraklar fazla değildir.


Yükseklikle yağış artar, yıkanma artar, bitkiler gürleşir, organik madde artar. Ayrıca besin maddelerinin ayrışması yavaş olduğu için koyu renkli topraklar bulunur. Yüksek yaylalarda gür çayır bitkileri altında koyu renkli ve organik maddenin fazla ayrışmadığı çenezyomların bulunması, Akdeniz’de alçaklarda kırmızı, Dağların yukarısında ise kahve renkli toprakların bulunması, İç Anadolu’da Tuz Gölü Çevresinde boz toprakların görülmesi, yükseklerde kahverengi ve kestane rengi toprakların bulunması yükselti ve buna bağlı olarak toprak oluşumunda yol açtığı etkilerden kaynaklanır.






Bakı’da farklı yağış, sıcaklık, bitki örtülerine neden olarak faklı yöne bakan yamaçlarda farklı toprakların oluşmasına neden olur.


Kuzey yarım kürede kuzeye bakan yamaçlarda daha az ısınma ve daha fazla nemlilik şartları oluşmakta hatta fazla yıkanmadan dolayı topraktaki kireç ve tuzlar ayıklanarak topraklar egemen olmaktadır. Güney yamaçlar ise daha fazla ısınmakta ve daha kurak şartlar oluşmakta buralarda daha sığ ve az yıkandığı için asit özelliği göstermemektedir. Toroslarda da güneye bakan yamaçlarda kızıl renkli, kuzeye bakan yamaçlarda kahve renkli topraklar yer alır.






Drenaj özelliği; Drenajı iyi olmayan arazilerde taban suyu çok yüksektir. Özellikle ova tabanlarında suyun yüksek olduğu alanlarda buharlaşma ile tabandaki tuzlu maddeler yüzeye çıkıp çorak özellikteki topraklar oluşmaktadır. ( Konya, Iğdır, Erzurum Ovalarında olduğu gibi)






4.Taşların özelliği(Ana kaya):


Toprağa ana özelliğini veren ve toprağı oluşturan temel yapı ana kayadır. Bu nedenle oluşan toprakta çok etkilidir. Genel olarak sert olan ana kayalar zor ayrışırken bunlar üzerinde toprak oluşumu zordur. Yumuşak kayalar kolay ayrışmakta ve bunlar üzerinde daha kalın topraklar oluşabilmektedir. Ana kayanın cinsi ve bileşimi toprağın yapısını doğrudan etkilemektedir.






Granit, gnays ve volkanik kayaların üzerinde kumlu, killi topraklar oluşur. Akdeniz’de kireç taşları üzerinde Terra – rossalar, Ülkemizde diğer araziler üzerinde genel olarak kahve ( esmer ve koyu) renkli topraklar mevcuttur. Volkanik araziler üzerinde taşlı, kumlu, esmer topraklar oluşur.


Başkalaşmış Kayalar üzerinde genelde kum oranı fazla, kolay işlenebilen topraklar ( Masif kütlerler) oluşur.Kalkerler üzerinde kırmızı renkli, delta ovalarında - kumlu, milli topraklar oluşmuştur.






5.Zaman: Toprak oluşumu zor ve çok uzun süren bir süreçtir. Kayaların ayrışıp, çözünen maddenin ufalanması, üzerine bitki ve diğer canlıların yerleşmesi, yıkanma ve birikme ve katmanlaşmanın tamamlanıp olgun bir toprak oluşabilmesi için uzun bir zamana ihtiyaç vardır. Bu zaman yeterli olmazsa toprak oluşumu tamamlanmamaktadır. Belli kalınlıkta bir toprağın oluşması için binlerce yıl geçmesi gereklidir.






Yaşlı veya eski araziler üzerinde daha kalın ve olgunlaşmış topraklar bulunurken, yeni oluşmuş genç araziler üzerinde ise toprak kalınlığı oldukça azdır. Ayrıca deltalar eski birikim alanlarında 10–15 cm toprak varken, yeni birikim alanlarında henüz toprak oluşmamıştır.Özellikle eskiden beri aşınmaya uğrayan sahalarda toprak oluşamamıştır. Çünkü aşınma zamanı kesintiye uğratan etkendir. Bu tür arazilerde ana kaya özelliği hâkim olduğu topraklar oluşmaktadır.


Yeryüzünde farklı renklerde toprakların bulunmasının nedenleri?






Bunun en büyük nedeni iklim şartlarıdır. Çünkü farklı iklim şartlarında farklı sıcaklık ve yağış şartları vardır. Bitki örtüleri ve toprağa verdikleri organik madde miktarları da farklıdır.





Genel olarak bitki örtülerinin gür olduğu bölgelerde bitki kalıntıları toprağa karışarak koyu renk almasına yol açmaktadır. Buna karşılık bitki örtüsünce fakir alanlarda humus miktarı az olan sahalarda toprak açık renkli olmaktadır.






Soğuk ve nemli bölgelerde bitki örtülerinin kalıntıları sıcaklık yetersiz olduğu için ayrışamamakta ve toprağın üst kısmında organik madde katı olarak birikip koyu renkli toprakları oluşturmaktadır.






Ayrıca sıcak ve yağışlı bölgelerde toprak aşırı şekilde yıkanmaktadır. Buda bitki kalıntılarını götürmektedir ve rengi açmaktadır. Bundan başka bir olayda sıcak kuşak alanlarında toprak içinde bulunan demir ve alüminyum elementler oksitlenerek toprakların kızıl renk almasına yol açmaktadır.






Ana kayanın farklı yapılarda olması da üzerinde oluşan topraklara damgasını vurabilmektedir. Özellikle bu durum kurak ve yarı kurak bölgelerde daha etkili olabilmektedir.





Konu İle İlgili Tavsiyeler:




Fiziksel ve kimyasal ayrışma çeşitleri iyi bir şekilde analiz edilmeli görüldüğü iklim alanları bilinmelidir.




Sıcaklık farkının fazla olduğu suyun az bulunduğu karaların iç kesimleri,çöl alanları kutuplar,dağların yüksek bölgelerinde fiziksel ayrışma (İç anadolu ,Doğu Anadolu)Su yağış ,sıcaklık ve nemin bir arada bulunduğu alanlarda deniz kıyılarına yakın alanlar alçak bölgeler,ekvatoral bölge,muson bölgelerinde(Karadeniz ,Ege,Akdeniz,Marmara)Kimyasal ayrışma etkilidir.Yine toprak horizonlarının özellikleri soru olarak karşınıza çıkabilir.Toprakların oluşumu ve özellikleri ile ilgili ağırlıklı olarak sorular toprak oluşumunda ön plana çıkan koşullar ve ayrışma çeşitleri olarak sorulur.



















Yeryüzünde Bitki Örtüsünün Dağılışını Etkileyen Faktörler



DÜNYADA BİTKİ ÖRTÜSÜ DAĞILIŞ HARİTASI İÇİN tıklayınız


1-İklimin Etkisi


a)Yağış Faktörü:


Yağış bir yerdeki bitki yoğunluğunu yani bitkilerin ot, çalı veya ağaç olmasını ve bunların miktarının az ya da çok olmasını belirler.


Her bitkinin istediği su miktarı farklıdır. Yağışlı bölgelerde gür bitki toplulukları görülürken kurak bölgelerde bitki örtüsü seyrekleşir, çöllerde kurakçıl ve seyrek bazı otlara ve çalılara rastlanır.




b)Sıcaklık faktörü:


Bitkilerin gelişebilmesi için belli bir sıcaklığın olması gerekir. Sıcaklık bir yerdeki bitki türlerini belirler örneğin ağaçların iğne yada geniş yapraklı olmasını belirler. Sıcak orta kuşakta her tür bitki yetişme alanı bulabilirken soğuk kutup bölgelerinde ve yükseklerde düşük sıcaklık şartları nedeniyle bir çok bitkiye rastlanmaz.


2-Yer Şekillerinin Etkisi


Dağ sıraları ve dağların uzanışı bitki örtüsünün yayılışını etkiler. Kıyıya paralel uzanan dağlar deniz etkisini iç kesimlere sokmadığı için iç kesimler bitki bakımından fakirleşirken, dağların denize bakan yamaçları daha zengin bitki örtüsüne sahip olur.


Yükseklere çıkıldıkça sıcaklıklar azaldığı için bitki örtüsü türü ve yoğunluğu azalır. Belli bir yükseltiden sonra artık bitki yetişmez.


Eğimli yamaçlarda gür bitki örtüsü görülür çünkü düz alanlar insanlar tarafından işgal edilmiştir.


Bakı bitki örtüsünün yayılışında en önemli faktörlerden birisidir. Güneşe dönük yamaçlar uygun sıcaklık şartları sayesinde hem bitki türü hem de bitki yoğunluğu bakımından daha zengindir.


3-Toprak Faktörü


Bitkiler kökleriyle toprakta tutunur ve gıdalarını topraktan alırlar. Bu nedenle yeterli kalınlıkta toprak örtüsü olmayan yerlerde bitkilerde yaşayamaz.


Toprağın yapısı; Toprağın yapısı, üzerinde yetişen bitki türünü belirleyebilir.


Toprağın dokusu; Toprağın sık ya da gevşek oluşu bitki oluşumunu etkiler


4-Biyotik Faktörler


Tarih boyunca insanlar yaşam faaliyetleri nedeniyle çevrelerindeki bitki örtüsünü sürekli değiştirmişlerdir. İnsanların bitki örtüsü üzerindeki etkileri daha çok olumsuz olmuştur.


İnsanlar, çeşitli açılardan bitki örtüsü üzerinde etkili olmuştur.


Olumsuz etkiler


Savaşlar, Tarım alanı açma, Yakacak ihtiyacı, Orman yangınları, Hayvan otlatma, Yol yapımı, Orman alanlarını imara açma, Sanayileşme


Olumlu Etkiler


Bitki türlerinin yayılması, Bitki türlerinin korunması, Bitki türlerinin geliştirilmesi, Çeşitli hayvan türleri bitkilerin farklı yörelere taşınması sayesinde bitki yayılışına etkide bulunur. Bitkilerin tozlaşmasına katkıları vardır (Meyve bahçelerinde arı bulundurulması)





Yeryüzünde Oluşan Bitki Formasyonları


Ağaç Formasyonu


Ormanların temel unsuru ağaçtır. Ağaçların oluşturduğu topluluklara ormandenir.


Yağış, sıcaklık ve toprak şartlarının elverişli, yetişme devresinin uzun olduğu her yerde ağaç yetişir. Yağış azlığı, şiddetli buharlaşma ağaç yetişmesine engel olur. Ormanların temel unsurudur.




İğne yapraklı Geniş yapraklı
Başlıca Orman Türleri


Yaprak biçimine göre: yayvan yapraklı ormanlar, iğne yapraklı ormanlar


1-Ekvatoral Yağmur Ormanları


2-Muson Ormanları


3-Orta Kuşağın Karışık Ormanları


4-Tayga Ormanları


Çalı Formasyonu


Maki, Garig ve Psödomaki



Maki Garig

Maki


Karakteristik özellikleri, kışın yapraklarını dökmemeleri ve yaz kuraklığına dayanıklı olmak için yaprak, gövde ve kök sistemlerinin su kaybını önleyecek yapıda olmalarıdır. Genelde Akdeniz ikliminin hakim olduğu yerlerde ve orman tahribinin yoğun olduğu sahalarda ince gövdeli, sert, bazen kenarları dikensi, cilalı daimi yeşil yapraklı 2-3 m. boyları olan, çalı görünüşlü ya da ağaççık şeklindeki bitki toplulukları maki formasyonu olarak adlandırılır.


Başlıca Maki Türleri


Filarya, Zakkum, Laden, Katırtırnağı, Ardıç Sumak, Harnup (keçi boynuzu), Sandal, Mersin, Kocayemiş, Pırnal Meşesi, Funda, Defne, Menengiç Sakız ağacı, Ilgın, Yabani zeytin,(deli, delice)


Garig


Garig formasyonu, Akdeniz ikliminin hakim olduğu alanlarda ancak toprak şartlarının daha elverişsiz eğimlerin daha fazla ve yağışların daha az olduğu kesimlerde ayrıca makilerin tahrip olduğu sahalarda görülür.. Bunlar son derece kurakçıl bitki topluluklarıdır.


Başlıca türleri kermez meşesi, akçakesme, kekik, adaçayı,laden, katran ardıçı ve gevendir.


Psödomaki(Yalancı maki-yalancı çalı)


Ormanların tahrip edildiği yerlerde oluşan yalancı çalı türleridir. Kışın yapraklarını dökerler.


Ot Formasyonu


İklim,toprak ve yer şekilleri gibi şartların ağaç yetişmesine olanak vermediği yerlerde, belirli zamanlarda yağan yağışa veya tamamı toprağın derinliklerine sızmayan suya bağlı olarak yetişen ot cinsinden bitkilerin oluşturduğu topluluktur.



Çayır Savan Tundra

Savan


Savanlar uzun süre yeşil kalan , gür ve uzun boylu ot topluluklarıdır. Savan bitki örtüsü içinde yer altı sularının yüzeye çıktığı yerlerde ve akarsu boylarında ormanlar görülür.


Kurak mevsimin uzun sürdüğü tropikal bölgelerde görülen, tek tük ağaçlar serpili büyük çayırlardan oluşan bitki topluluğu, Güney Afrika'da ve Doğu Afrika'da başlıca bitki topluluğu olan, boyları yer yer iki metreyi bulabilen köksaplı bitkilerden ve buğdaygillerden oluşur.


Step(Bozkır)


İlkbahar yağışlarıyla yeşeren, yaz başlarında kuruyan küçük boylu ot topluluğudur.


Bozkır bitki örtüsü içinde geven , deve dikeni, gelincik, çoban yastığı gibi bitkiler yer almaktadır. Yağışların daha az mevsimler arasındaki sıcaklık farklarının daha fazla olduğu alanlar ot formasyonunun geliştiği sahalardır. Steplerin bir kısmı doğal olurken bir kısmı da ormanların insanlar tarafından tahribi sonucu ortaya çıkmıştır. (Bu şekilde oluşan bozkıra Antropojen Bozkır denir)İç Anadolunun orta bölümü (Konya ve Ereğli havzaları, Tuz gölü çevreleri) asıl step sahasıdır.


Step formasyonunun gelişme gösterdiği bu bölümde yağışlar 250 mm. altına düşer.


Bu sahada görülen bitkiler kendilerini kurak şartlara son derece adapte etmişler ve keçe gibi tüylü dikenli, az yapraklıdırlar.


Çayır


Çayırlar genellikle düz ve taban suyu yüksek olan taban arazilerde teşekkül etmişlerdir. Toprak uzun süre nemli olduğundan bitki örtüleri sık ve yüksek boyludur.


Sık ve yüksek boylu olan bitki örtüleri sıkı bir çim kapağı meydana getirerek toprağı sıkıca tutar.Aktif büyüme döneminde yapraklar tüm yüzeyi kapatır.


Biçilerek değerlendirilen bu alanlardan elde edilen ot kış aylarında hayvanlara verilir.


Alpin Çayırlar


Genellikle dağların yüksek kesimlerinde orman örtüsünün üst sınırından sonra ortaya çıkan ot örtüsüdür olarak bilinir. Ülkemizde Alpin çayırlar dağların 2100 m. den sonraki kesimlerde görülmeye başlar.


İlkbahar ve yaz mevsimlerinde karların erimesi ile ortaya çıkan bu çayırlar rengarenk açan çiçekleri yanında yer yer de 1 m.'yi bulan uzun boyları ile dikkat çekerler.


Tundra


Yosun ,ot ve cılız çalılıklardan oluşan bitki örtüsüdür. Tundra, kutba en yakın bitki örtüsüdür.


Kuzey ülkelerinde rastlanan, yapısına likenlerin de katıldığı bodur ot toplulukları. Tundralar yılın dörtte üçünden uzun bir süre karlarla örtülü kalır. Bunun için kutup bölgesi dışında yetişen bazı ağaçlara burada ancak bodur çalılar halinde rastlanır. Kutup söğüdü ve bodur huş bunlara misal verilebilir.


Hakim bitki topluluklarını karayosunları ve likenler (Ren geyiği likenleri vs.) meydana getirir.


Dünya üzerindeki iklim tiplerine bağlı olarak bitki örtüsü ekvatordan kutuplara doğru;


Geniş yapraklı ormanlar,Savanlar,Kaktüs,Bozkır


Maki,Orman-çayır,İğne yapraklı ormanlar,Tayga ormanları,Tundra


Şeklinde sıralanır.


Her bitkinin kendine has bir iklim özelliği vardır. Başka bir ifadeyle benzer iklim şartlarında benzer bitki türleri görülür.(kutup iklimi hariç)


Farklı bölgedeki iklimin benzerliği tabii bitki örtüsünün benzerliğini kanıtlar.


Yer şekillerinin kısa mesafeler dâhilinde değişmesi bitki örtülerinin de kısa mesafeler dâhilinde değişmesini sağlar.


Bitki örtüleri yeryüzüne dağılışlarında aralıksız kuşaklar oluşturmazlar.


Enlem farkı arttıkça ve farklı enlemlerden oluştukça bitki örtüsüde çeşitlenir.


Bitki örtüsü iklimin bir nedeni değil iklimin bir sonucudur.


YERYÜZÜNDE GÖRÜLEN BİTKİ KUŞAKLARI VE ÖZELLİKLERİ:


Ekvatoral Yağmur ormanları:


Sıcaklık ve nem koşullarından dolayı sık ormanlar gelişmiştir ve ormanlar her zaman yeşildir. Orman ağaçları çok gürdür(50–60 m). Balta girmemiş ormanlar olarak adlandırılır.


İklime uyum sağlamak için terleme yüzeyleri geniş ve gözeneklidir.


Ağaçlardan düşen dal ve yaprakların sıcak nemli ortamda çürümesi sonucu hoş olmayan bir koku etrafa yayılır.


Bu ormanların görüldüğü yerler her mevsim yağışlı özellikte ve yıllık yağış miktarı 2000 mm ‘nin üstündedir.


Bitkiler yayvan yapraklı ve yapraklarını dökmeyen ağaçlardır. Bitki çeşitliliği çok fazladır.


Orman altı sarmaşık ve otsu bitkilerle(Liyan, Epifit) kaplıdır.Orman altı florası da çok zengindir.




Yeryüzündeki dağılışı


Ekvatorun 10 kuzey 10 güney enlemleri arasında 1000m kadar yükseltiye kadar etkilidir.


Güney Amerika’da Amazon Havzası’nda ( Brezilya),


Afrika’da Kongo Havzası’nda ve Gine Körfezi kıyılarında,


Güney Doğu Asya Adaları (Endonezya ) belirgin olarak görüldüğü yerlerdir.


Malezya, Endonezya, Filipinler, Papua Yeni Gine’de etkilidir.


Avustralya’nın kuzeyinde görülür


Muson Ormanları:


Muson iklim bölgesinde bulunan ormanlardır. Bunlar Ekvatoral ormanlar gibi gür ve sık ormanlardır. Ancak içinde yer alan tür sayısı bakımından ekvatoral ormanlardan fakirdir.


Yıllık yağış miktarı 2000 mm civarındadır. Yaz ayları yağışlı, kış ayları kurak geçer. Yıllık yağışın % 85 ‘i yaz aylarında olduğu için yazın yeşil, kışın yaprak döken ormanlardır.


Muson ormanlarının ağacı teak ağacıdır.


Bitki örtüsü yağışların bol olduğu alanlarda kışın yaprağını döken muson ormanları, etrafında çalılar ve az yağış alan yerlerde ise savanlar yaygındır.




Yeryüzündeki dağılışı


Güneydoğu ve Doğu Asya da Hindistan, Japonya, Tayland, Vietnam, Endonezya, Doğu Çin,Kore, Filipinler,Avustralya’nın kuzeybatısı,Güneydoğu Afrika da görülür. Madagaskar’ın doğusunda,Kuzey Amerika’nın güneydoğu kıyılarında görülür.


Orta Kuşağın karışık ormanları:


Orta kuşak okyanusal İklim bölgesinde görülen bitki örtüsüdür. Bu ormanlar geniş yapraklı ve iğne yapraklı ağaçların bir arada bulunduğu bitkilerdir.


Yıllık yağış miktarı 1000- 1500 mm civarındadır.


Ağaç türü, sayısı ve ağaçların büyüklükleri bakımından da ekvatoral ve muson ormanları kadar zengin ve büyük değildirler.




Yeryüzündeki dağılışı


Batı Rüzgârları sebebiyle Ilıman Kuşak karalarının batısında görülür. Batı Avrupa’nın Atlas Okyanusu kıyılarında,Yurdumuzda ise Karadeniz kıyılarında etkilidir.


Kuzey Amerika’nın batı ve güneydoğu kıyılarında, Güney Amerika’nın güneybatı kıyılarında,Avustralya’nın doğusunda, Yeni Zelanda’da,Afrika’nın güneyinde,


Tayga Ormanları:


Orta kuşakta karasal iklimin sert özellikte görüldüğü ve yağışın bol olduğu nemli alanlarında görülen ormanlardır.


Bu iklimde kışlar çok sert geçtiği için ağaçlar soğuğa dayanıklı yaprak dökmeyen iğne yapraklı ağaçlardır.


Yağışın çoğu yazın düşer. En az yağış kışın düşmektedir ve kar şeklindedir. Kışların aşırı soğuk olması nedeniyle havadaki nem miktarının azalması ve yüksek basıncın etkisi yağışları azaltır.Yaz mevsiminde havanın ısınması nedeniyle oluşan termik kaynaklı alçak basınçlar konveksiyonel karakterde yağışların oluşmasını sağlar.


Yıllık yağış ortalaması 500–600 mm civarındadır.




Yeryüzündeki dağılışı:


Deniz etkisinden uzak kara içlerinde ve ılıman kuşak karalarının doğu kıyılarında (soğuk su akıntısından dolayı görülür.


Orta ve doğu Avrupa,Asya’nın kuzeyi (Kuzey Çin’de, Mançurya’da, Rusya’da, Orta Sibirya’da görülür.)ABD nin kuzeyinde ve Kanada’da.


Makiler:


Makiler yaz kuraklığına dayanıklı kısa boylu bodur ağaç ve çalılardan oluşan ( yabani zeytin, defne,kocayemiş, mersin, keçiboynuzu, sandal, zakkum, akçakesme, kermez meşesi, Süpürge çalısı, taş meşesi, bodur ardıç vb.)


Akdeniz iklimin doğal bitki örtüsüdür.


Maki yaz kuraklığına dayanıklı bitkiler olup kış soğuklarına fazla dayanıklı değildir. Yaprakları kalın, güneşe dönük yüzleri parlak, terlemeyi sağlayan stomaları az ve küçük olması ile suyu iktisatlı kullanarak yaz kuraklığına dayanır.


Makiler genelde kızılçam ormanlarının yok edildiği yerlerde oluşurlar ve genelde kıyıda 500–800 m yukarılara kadar çıkabilir.




Yeryüzündeki dağılışı:


Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler ( Libya, Mısır ve Lübnan hariç. Buralarda görülmeme sebebi yer şekillerinin engebesiz olmasıdır.),


Avustralya’nın güneybatısı,Güney Afrika Cumhuriyetinde Kap bölgesi,Şili’nin orta kesimleri,Kuzey Amerika’da Kaliforniya çevresinde etkilidir.En geniş anlamıyla 30–40 derece enlemleri arasında kıtaların özellikle batı kıyılarında görülür.


Savanlar:


Tropikal iklim bölgesinin bitki örtüsüdür.


Savanlar uzun süre yeşil kalan, gür ve uzun boylu ot topluluklarıdır.


Savan bitki örtüsü içinde ağaçlar ve ağaç kümeleri görülür. Genelde buralarda ki ağaçlar kurakçıl veya kuraklığa dayanıklı türlerdir.Akarsu boylarında ise galeri ormanları görülür.




Galeri Ormanları: Savanlardaki, küçük akarsu boylarında görülen, çoğunlukla 50–100 m


genişliğinde, bir akarsu ağı biçiminde uzanan ve sürekli yeşil kalabilen nemli ormanlardır. Galeri ormanları olarak adlandırılmalarının nedeni, ağaçların, akarsuyun üstünü bir galeri şeklinde kapatmasıdır.Kurak geçen dönemlerde ağaçlar yapraklarını döker.


Güneş ışınlarının dik geldiği yaz döneminde konveksiyonel yağışlar görülür, Kış aylarında Subtropikal yüksek basıncın (DYB) etkisinde kaldığından kış kuraklığı belirgindir. Bu nedenle yazı yağışlı kışı kuraktır.Yıllık yağış miktarı 1000–1500 mm arasındadır.


Yağış grafiği birbirinin tersidir. Yağışlar güneş ışınlarının dik olarak geldiği dönemde daha fazladır KYK de Haziran, GYK de Aralık ayında yağış daha fazladır.


Yeryüzündeki dağılışı:


Ekvatoral iklim ile çöl iklimi arasında görülür (10–20° kuzey ve güney enlemleri arasında görülür)Güney ve Orta Afrika, (Sahra Çölü ile Ekvatoral Afrika arasında) Sudan,


Güney Amerika‘da Brezilya’da, Venezuella, Kolombiya, Peru ve Bolivya’da etkilidir.


Orta Amerika'da Madagaskar’ın batısında görülür.


Bozkır ( Step):


Bitki örtüsü ilkbahar yağışlarıyla yeşeren, yaz başlarında kuruyan küçük boylu ot topluluğudur. Buna step(bozkır) bitki örtüsü denir. Steplere Kuzey Amerika’da preri, Güney Amerika’da pampa adı verilir.Bozkır bitki örtüsü içinde geven, deve dikeni, gelincik, çoban yastığı gibi bitkiler yer almaktadır.Step ikliminde yağış miktarı orman gelişimi için yeterli değildir.Bu iklimin etki alanlarından akarsu boylarında şeritler halinde kavak ve söğütler yaygındır.


Orta kuşak tipinde kar yağışları ve don olayı görülür nem oranı düşüktür yağış rejimi düzensizdir. İnsanlar tarafından ağaç kesilerek, yakılarak ormanların ortadan kaldırılması sonucunda oluşan bozkırlara ANTROPOJEN BOZKIRdenir. Bu tür bozkırlar, ormanların tahrip edilmesi sonucunda ortaya çıktığından böyle alanlarda yer yer orman ağacı topluluklarına rastlanır.




Yeryüzündeki dağılışı:


Deniz etkisinden uzak kara içlerinde ve ılıman kuşak karalarının doğu kıyılarında (soğuk su akıntısından dolayı) görülür.


Orta ve doğu Avrupa Asya’nın kuzeyi(Sibirya) Kanada ve ABD nin kuzeyinde görülür.


Yurdumuzda ise Doğu Anadolu Bölgesinde Erzurum –Kars, İç Anadolu Bölgesinde görülür.


Gece ile gündüz yaz ile kış arasında büyük sıcaklık farkının görüldüğü kara içlerine gidildikçe bu fark şiddetlenerek artar.


Çayırlar:


Orta kuşakta karasal iklim bölgesinin yarı nemli sahalarında ve yüksek dağlarda orman ve ağaç yetişme üst sınırının üstende görülen ve yaz boyu yeşil kalan ve bozkırlardan daha uzun boylu bitki örtülerine çayır denir.


Yazları serin ve yağışlı geçmesi otların kurumasını önleyerek yeşil kalmalarını ve uzun boylu olmalarını sağlamaktadır.Bunların orman üst sınırından sonra görülenlere dağ çayırları denir.




Yeryüzündeki dağılışı:


Bu bitkiler Sıcak ve ılıman bölgelerde yüksek dağlık sahalarda sıcakların ağaç yetişmeye yetmediği yüksek kesimlerinde, Ayrıca yazı yağışlı karasal alanlarda görülmektedir.


Ayrıca soğuk karasal iklimde yazı yağışlı alanlarda yağışın nispeten az olduğu sahalarda,


ABD’nin KD. Kanada’da, Kuzey Çin’de, Rusya’da,Orta Sibirya’da görülür.Ülkemizde Doğu Anadolu Bölgesi Erzurum Kars Bölümünde görülür.


Tundra:


Yıllık yağış miktarı 200–250 mm civarındadır. Kışlar çok soğuk ve uzun geçer.


Toprak kış aylarında donmuş haldedir. Yaz aylarında toprağın üst kısımlarında çözülmeler görülür ve oluşan bataklıklarda tundra adı verilen sezonluk ot ve çayır türü bitkiler yetişir.Tundra kutba en yakın bitki örtüsüdür.




Yeryüzündeki dağılışı:


Yaklaşık olarak 70–80 enlemleri çevresinde görülür.Asya’da, Sibirya,Avrupa’da, İskandinavya Yarımadasının kuzeyinde,


Kuzey Amerika’da Kanada’nın kuzey kısımlarında,Güney Amerika’nın güney kısımlarında görülür.


Güney yarımküredeki etki alanı KYK dekine oranla çok azdır bunun nedeni GYK de okyanusların geniş alan kaplamasıdır.


Çöl Bitkileri:


Kum örtüleri altında veya kayalıklardan oluşan bu bölgelerde yıllık yağışlar yok denecek kadar azdır. ( 200mm nin altında) Buralarda bitkiler çok seyrektir. Kuraklığa uyum sağlamış olan kurakçıl kaktüsler, otlar ve çalılardan oluşur.Bu bölgelerde kuraklığa en iyi uyum sağlamış bitkiler, gövdesinde çok miktarda su biriktirebilen kaktüslerdir.


Üzerlerindeki küçük dikenler, bitkinin ısı kaybını azaltmaktadır.


Ayrıca yeraltı sularının yüzeye çıktığı yerlerde vahalar oluşmuştur.




Yeryüzündeki Dağılışı:


Afrika’nın kuzeyi (Büyük sahra), Kalahari, Namib çölleri, Afrika’nın güney batısındaki Namib ve Kalahari çölleri,Ortadoğu’da Necef Çölü, Suriye çölü, Arabistan yarım adası, Basra körfezi çevresi,Hindistan’ın kuzeybatısı (Tar çölü),Orta Asya’da Gobi, Taklamakan, Kara kum, Kızıl kum Çölleri,Avustralya’nın iç kısımları ve batısı, Gobbon ve Gibson, Büyük kum, Victoria çölleri Güney Amerika’daki Patagonya Atacama, Peru çölleri K. Amerika’daki Arizona, Gila, Meksika, Sanaron çölleridir.



Tundra iklim bölgesinde düşük sıcaklığa ve kuraklığa uyum sağlamış olan kısa boylu çalılar, otlar ve yosunlardan oluşan bitki topluluğudur.








http://cografyalise.blogcu.com/





0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More